17 Ağustos 2018 Cuma

BALIKESİR'DEN ABD ÜRÜNLERİNE BOYKOT...

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, ABD'nin Türkiye'ye yönelik uyguladığı yaptırım kararının ardından bundan sonraki süreçte ABD ürünlerinin kurum içerisine alınmaması ve kullanılmaması kararı aldı.


Konu ile ilgili açılamada bulunan Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mehmet Gürbüz, “Balıkesir Büyükşehir Belediyesine bağlı kuruluşları, iştirakleri, şirketlerin tamamında Amerikan menşeili ürünler kullanmayacaktır. Tüm ABD ürünlerine boykot kararı almıştır. Kullandığımız yazılımlarda yerli yazılım ve açık kaynak kodlu yazılımlara geçilmesi kararı alınmıştır. Yapılan tüm ihalelerde yerli ürün teşvik edilecektir. İhale aşamasındaki tüm işlerin şartnamelerine yerli ürün şartı getirilirken, sözleşmesi imzalanmamış bütün işlerin iptal kararı verilmiştir.”
Gürbüz konuşmasına,“ Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD ürünlerine karşı yaptığı boykot çağrısına destek veriyoruz. Hükümetimizin almış olduğu boykot kararını yerelde en güçlü şekilde uygulayacağız. 2019 yılı yatırım Programı hazırlıkları kapsamında, 1,5 milyar yatırım bütçesinden 1 kuruş bile ABD ürünü alınmayacaktır.” şeklinde devam etti.

AKCİĞER KANSERİ OLAN BOSNALI HASTA KENDİNİ TÜRK DOKTORLARA EMANET ETTİ…

Akciğer kanseri teşhisi konulan Bosnalı hasta kendini Türk doktorlara emanet etti. 19 Nisanda Türkiye’ye gelen ve Göğüs Cerrahı Doç. Dr. Özkan Demirhan tarafından ameliyat edilen hasta ülkesine mutlu döndü. Demirhan ise akciğer kanserinde multidisipliner tedavi yaklaşımının önemine dikkat çekti.



Hastanın durumunu değerlendiren Şişli Kolan Hastanesinden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Esad Mesinoviç 19 Nisan tarihinde Bosna’dan geldi bize. Ülkesinde akciğeri kanseri tanısı konmuş ancak tedavi için Türk doktorları tercih etmiş. Biz de bir dizi tetkik ve inceleme yaptık. Mediasten lenf nodları dediğimiz mediasten bezelerinde tutulum vardı ancak bu tutulumun göğüs kafesi içinde sınırlı olduğunu gördük. Beyinde herhangi bir tutulum yoktu. Evreleme amaçlı yaptığımız mediasteneskopi sonucunda iki lenf nodunda pozitif diğer lenf nodlarında negatif geldi. Multidisipliner bir tedavi yaklaşımı ile ameliyat öncesi hastaya ışın tedavisi ve kemoterapi uyguladık önce. Ondan sonra tekrar değerlendirdik ve onkolojik tedavinin hastanın kitlesine ve mediasten bezelerinin lenf nodlarının tedaviye olumlu yanıt verdiğini ve küçüldüğünü gördük. Bunun üzerine ameliyata karar verdik ve hastayı ameliyata aldık. Ameliyatta daha evvelki lenf nodlarının tutulum olan yerlerinden sadece bir tanesini tuttuğunu gördük ve hastaya başarılı bir şekilde akciğer kanseri ameliyatı yaptık. Daha sonra hastayı onkoloji konseyine sunduk. Genetik test yapıldı ve sonuca göre tekrar değerlendirilecek. Şimdilik herhangi bir ek tedavi vermeye gerek kalmadı. Hastayı 10’uncu gününde taburcu ederek memleketine gönderdik” dedi.

“MULTİDİSİPLİNER TEDAVİ YAKLAŞIMI BAŞARILI SONUÇLAR VERİYOR”
Akciğer kanseri tedavisinde multidisipliner tedavi yaklaşımının önemine değine Demirhan,” Genel anlamda akciğer kanserinde tedavi yaklaşımlarını değerlendirmek gerekirse, ileri evre akciğer kanseri 3’üncü ve 4’üncü evre değimiz evrelerdir. Evre 3 hastalık lokal ileri dediğimiz, kanserin olduğu yerden biraz daha komşu dokulara girmiş ve lenf nodlarını tutmuş halidir. Evre 4 ise uzak organ metastazı yapmış kemik, karşı akciğer, böbrek üstü bezleri, beyin ve karaciğere metastaz yapmış halidir. Bu belirtilen bölgeler akciğer kanserinin en sık yayılım yaptığı yerlerdir. Hastaya böyle bir tanı konduğunda izlenecek tedavi yolu şöyledir. Eğer 3’üncü ve 4’üncü evre tespit edilmişse burada hücre tipi çok önemlidir. Hücre tipinde adenokersinom dediğimiz hücre tipi çıkmışsa bunlarda bazı genetik testler yapılarak hedefe yönelik tedaviler yapılabilir. Adenokarsinomda genetik testler sonrası yapılan tedaviler nokta atışlı tedavilerdir. Kemoterapi alınabiliyor ve yerine göre örneğin beyinde metastaz varsa radyoterapi uygulanabiliyor veya göğüs kafesi içinde radyoterapi uygulanarak akciğer kanseri evresi otomatik olarak gerileyebiliyor. Yine lenf bezinden dolayı evre 3’e girmiş bir kanserde tedaviden sonra özellikle bir lenf bezi tutulumu varsa orada onun yeniden evrelenerek evvelden tümörün olduğu yerin kemoterapi ya da radyoterapiden sonra yok olduğunu görebiliyoruz. O zaman ameliyat şansımız doğuyor. Ama bir istasyon olduğu zaman cerrahi şansımız yüksek. Eğer bir istasyondan fazla tutulum varsa başarı şansı düşüktür cerrahi gündeme gelmez. Tüm bu tetkikler dikkatle ve titizlikle incelendikten sonra hastanın durumu uygunsa multidisipliner bir yaklaşımla tedavi planlanır” şeklinde konuştu. 

16 Ağustos 2018 Perşembe

YENİ PROJE YOLDA...

Daha önce imza atmış olduğu başarılı projelerle adından söz ettiren Sanat Yönetmeni Cem Erdem, yep yeni proje ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Genç yönetmen, almış olduğu ödül ve imza attığı projelerle adından sık sık söz ettiriyor.


Akademik eğitimden ziyade alaylı olarak nitelendirebileceğimiz yönetmen, yapmış olduğu işlerde kendine has bir tarza sahip olmasıyla tanınıyor. Yeni projenin detaylarını çok yakında bizlerle paylaşacağını belirten yönetmen, "Yeni proje için ben de çok sabırsızlanıyorum. Uzun süredir aklımda olan bir işti ve uygulamaya geçtiğim için mutluyum. Biz çekerken çok keyif alıyoruz, eminim siz de izlerken çok keyif alacaksınız." dedi.
Uluslararası bir festival için hazırlıklara başladığını belirten genç yönetmen, uluslararası bir projenin sinyallerini verdi.

Haber: Dinçer Karacalar

15 Ağustos 2018 Çarşamba

SİCCİN 5’İN BASIN GÖSTERİMİ GERÇEKLEŞTİRİLDİ “Korkunun Ötesini Yaşadık”

17 Ağustos’ta seyircisiyle buluşacak olan ve korkunun sınırlarını zorlayan Siccin 5’in basın gösterimi Kanyon Cinemaximum’da gerçekleştirildi. 

Filmin oyuncularının ve yapım ekibinin de katıldığı özel gösterime sinema eleştirmenlerinin yoğun ilgisi de dikkat çekti. Film ilk izleyicilerinden tam not alırken, korku sahnelerinin fazlalığıyla da beğeni topladı.  Siccin 5 ile ilgili ilk yorumlar ise filmin afişini doğrular nitelikte “Korkunun ötesini yaşadık” oldu.

Karain’den sonra Kanyon
Son olarak filmin çekimleri için Nevşehir’in kanserli köy olarak bilinen Karain Köy’ünde bir araya gelen ekip aylar sonra bu sefer Kanyon’da buluşmuş oldu. Karain Köyü ile ilgili anıları sorulduğunda ise Merve Ateş “Karain Köyü bence filmin kendisine ve ambiyansına çok büyük bir katkıda bulundu” derken, Rüya Önal “Gittiğimizde de gördük ki, köyde sadece bir iki hane kalmış hayatını devam ettirmeye çalışan. Korku filmi ruhuna hitap eden mekan haline gelmiş bir köy” dedi. 

Deneyimli oyuncu Tuncay Çağıl ise duygularını şöyle dile getirdi; “Köy yerleşim yeri olarak gerçekten ilginç bir bölgedeydi etrafında ki doğal oluşumlardan bunu anlayabiliyordunuz.  Gittiğimde boşaltılmış evler gördüm o bölgede kanserojen etkisi olan ve uzun zaman solumaya maruz kalındığında kansere sebebiyet veren ve bu sebeple hayatını kaybeden insanlarımızın olduğunu öğrenince de çok üzülmüştüm.”

Alper Mestçi’nin hem yönetmenliğini üstlendiği, hem de senaryosunu yazdığı Siccin 5’in yapımcısı ise Muhteşem Tözüm. Büyük bir merakla beklenen filmin oyuncu kadrosunda Rüya Önal, Merve Ateş, Özgür Hacıer, Ece Koroğlu, Ece Edibe Baykal, Pınar Gülkapan, Tuncay Çağıl, Metin Yıldırım, Aslın Su Divrik , Selim Aydın ve Serkan Özgül yer alıyor. 

14 Ağustos 2018 Salı

MİDE BOTOKSU BAŞARILI BİR YÖNTEM MİDİR?


Norveçli bilim adamlarının 2004 yılında bu yana çeşitli denemeler sonucunda kilo vermede olumlu etkilerine dair onay verdikleri Mide Botoksu uygulaması Türkiye’de de kullanılmaya başlandı. 15 dakika gibi kısa bir sürede yapılıyor olması, hastanede yatış gerektirmemesi ve kişinin hemen sosyal yaşantısına geri dönebilmesi yöntemin cezbedici özellikleri arasında. Ancak yöntemin başarılı olabilmesi için en önemli kriterin uygulama sonrası kişilerin diyet uyumu ile alakalı olduğunu belirten uzmanlar uygulama sonrası mutlaka diyetisyen eşliğinde özel bir beslenme programının oluşturulması gerektiğini aksi halde yöntemden istenilen verimin alınamayabileceğine vurgu yapıyorlar. Mide botoksunun başarılı sonuç vermesi için nelere dikkat edilmesi gerektiği konularında Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Kar ayrıntılı bilgiler verdi.


İşlem sonrası diyet uyumu şart.

” Başta Norveç, Kore, ABD olmak üzere ülkemizde de kullanılan Mide Botoksu yöntemi ile 5-6 ayda 4-20 kilo vermek gerçekten mümkün ancak çok önemli bazı kriterler var uyulması gereken. Bu kriterleri hastalar açısından değerlendirmek gerektiğinde; mide botoksu işlemi sonrası diyetisyen eşliğinde tam bir uyumla beslenmesine dikkat eden kişi işlem öncesi kilosu göz önünde bulundurularak 10-20 kilo kadar verebiliyor. Bazı hastalar diyete kısmen uyum sağlayabiliyor o zaman da kilo vermek mümkün oluyor ancak bu hedeflenenin altında bir kilo kaybı oluyor. Bazı hastalar da işlem sonrası hiç diyet yapmıyor. Yapmadığı gibi gece de yeme alışkanlığına devam ediyor. Hiçbir uygulama sihirli değnek değildir. Bunu unutmamak lazım. Bu tarz hastalarda da hiçbir yöntem işe yaramayacağı gibi Mide Botoksu da işe yaramaz. Kendi serimizde hastaların yüzde 75’inde başarılı sonuçlar aldığımızı gördük, yüzde 25’inde mükemmel sonuçlar alıp hastaların daha ilk ayda 6-10 kilo verilebildiklerini gözlemledik. Biraz daha ayrıntıya inmek gerekirse hastaların yüzde 25’inde gayet iyi sonuçlar alıp ilk ayda 3-6 kilo verilebildiklerini, yüzde 25’inde iyi sonuçlar alıp ilk ayda 2-3 kilo verilebildiklerini, bu güzel sonuçlara rağmen yüzde 25 hasta grubunda da hastaların belirgin açlık hissetmemesine ve toklukla ilgili sorun olmamasına rağmen psikolojik temelli olarak yeme alışkanlıklarından vazgeçemediğini gördük.


Midede uygulandığı bölge çok önemli.

İşlemin başarısını etkileyen bir diğer önemli faktör de uygulama şekli ve cerrahın bu konudaki tecrübesidir. Mide Botoksu ile midenin çok geniş bir alanına enjeksiyon yapılarak mide kaslarının etkisiz hale gelmesi sağlanıyor. Midede kasılmayı sağlayan kaslar bu özelliğini yapamadığı zaman gıdalar midede uzun süre kalabiliyorlar. Normalde karbonhidratlar 2-3 saatte ya da 4 saatte, proteinlerle birlikte alındığı zaman 4-4,5 saate boşalabilirken bu uygulamadan sonra mide boşalma süresi 12 saate kadar çıkabiliyor. Ayrıca Ghrelin dediğimiz bir açlık hormonu var. Bu hormon en çok midenin fundusundan salgılanmaktadır. Enjeksiyonların bir kısmı bu bölgeye de yapılıyor. Bu enjeksiyon sonrası açlık hormon seviyesi düzeyi de çok ciddi anlamda düşebiliyor. Bu şekilde hastaların iştahları azalarak midedeki tokluk hissi uzuyor. Dolayısı ile hasta kilo vermeye başlıyor. Burada da cerrahın tecrübesi ön plana çıkıyor. Bu işlemin kesinlikle tecrübeli eller tarafından yapılması gerekir.

Cilt gençleştirmeye oranla yüz katı daha fazla botoks malzemesi kullanılıyor.

Mide Botoksu yaptıracakların bilmesi gereken bir diğer önemli ayrıntı da kullanılan botoks malzemesi miktarıdır. Cilt gençleştirmeye oranla yüz katı daha fazla botoks malzemesi kullanılmaktadır bu işlemde. Dolayısı ile yöntemin etkili olabilmesi için bu dozu kısıtlamamak gerekir. Mide Botoksu maliyeti de bu bilgiler dahilinde göz önünde bulundurulmalıdır. Ucuz olması açısından doz kısıtlamaları ile yapılan işlemler, yöntemin başarısını da olumsuz anlamda etkiler.

Mide sorunları ve botoks alerjisi olmayan herkese yapılabilir.
Teknik herkese uygulanabilecek yan etkisiz bir teknik. Ancak botoks alerjisi olanlarda, mide ülseri, gastrit, on iki parmak bağırsağı ülseri gibi durumlarda uygulanması önerilmiyor ve öncelikle bu problemin düzeltilmesi gerekiyor. Bu nedenlerle gastroskopi ile işlem öncesi mutlaka midenin değerlendirilmesi gerekir. İşlem sonrası çok sık olmayarak bulantı, şişkinlik şikayetleri olabiliyor. Botoks işleminden sonra ilk 6 aylık sürecin iyi değerlendirilmesi gerekir. Botoksun etki süresi ortalama 4-6 ay kadar. Bundan sonraki süreçte botoksun tekrarlanıp tekrarlaması hastanın genel durumuna bağlı olarak gelişiyor. Mesela 75-80 kiloluk bir hastanın bu sürede 10-15 kilo vermesi mümkün bu da 6 ay sonunda ideal kilosuna ulaştı anlamına gelir. Sağlık problemleri de düzeldi ise botoksun yenilenmesine gerek duyulmaz ancak diyet ve spor programını devam ettirmesi istenir. 6 aylık süreçten sonra bir miktar daha kilo kaybına ihtiyaç olduğu düşünülürse ve yapılan teknikten başarı elde edilmişse botoks tekrar edilebilir. Literatür bilgilerinde 3 seansa kadar öneriliyor. Biz burada hasta ile beraber karar veriyoruz. Hasta diyette uyumluysa ve mevcut 6 aylık süreci iyi değerlendirdiyse uzun süreli tokluğu kendisine oluşturduğu değişikliklerden yakınmıyor ise bu süreci uzatabiliyoruz.”

Haber: Şükriye Özgül

2 Ağustos 2018 Perşembe

KIL DÖNMESİ TEDAVİSİNDE AMELİYATSIZ YÖNTEMLER…

Batı toplumlarına nazaran Türkiye’de 10 kat daha fazla görülen kıl dönmesinde ameliyatsız yöntemler başarılı sonuçlar veriyor.


Pilonidal Sinüs rahatsızlığı çoğunlukla 15-35 yaş arası genç erkekleri etkiliyor. Ağrı, şişlik, kanlı akıntı, kaşıntı gibi şikayetlerle baş gösteren ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen kıl dönmesi rahatsızlığı ile ilgili uzmanlar öncelikle kişilerin hastalıktan korunmak için alınacak önlemlere dair bilinçlenmesi gerektiğine vurgu yapıyor. Konu ile ilgili bilgi veren Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Kar,” Halk arasında kıl dönmesi olarak bilinen Pilonidal Sinüs hastalığının 15-35 yaş arası erkekleri etkileyen oldukça yaygın bir rahatsızlıktır. Genel olarak erkeklerde yüzde 1, kadınlarda yüzde 0.1 oranında görülüyor. Türk toplumunda bu oran erkeklerde yaklaşık yüzde 10’lara çıkabiliyor, bu da Batı toplumlarına nazaran 10 kat daha fazla görüldüğünü gösteriyor bize. Özellikle hareketsiz kalan, masa başı çalışan, bilgisayar bağımlısı, uzun saatler araç kullanan, dar kıyafet tercih eden, aşırı kıllı vücuda sahip erkeklerde görülme oranları daha fazla” dedi.
“Sosyal yaşantıyı da olumsuz etkiliyor.”
Pilonidal Sinüs rahatsızlığının hem kişinin psikolojisini hem de sosyal yaşantısını olumsuz etkilediğine değinen Kar,” Hasta hekime genelde kuyruk sokumu bölgesinde ağrı, şişlik, kanlı akıntı, kaşıntı, popo üzerine oturamama gibi şikayetlerle başvuruyor. Hastalığın temeldeki nedeni ise kuyruk sokumundaki çökük olan kısımda kıllı ve terli oluğa takılıp sürtünmelerle, oluğun en dibindeki ter bezi deliklerinden vida ya da matkap gibi dönerek, cilt altı yağ dokusu içine hissettirmeden girmesi, delikler açması ve bu deliklere giren bakterinin de katkısı ile etrafının iltihaplanmasıdır. Buna bir de aşırı kıllanma ve kişisel temizlik eksikliği de ilave olduğu takdirde kıl dönmesi sorunu kronikleşiyor. Tüm bunlar kokuya ve çamaşırların kirlenmesine de neden olarak bireyin yaşam kalitesini ciddi anlamda olumsuz etkiliyor. Öyle ki bu hastalık nedeniyle çok kez ameliyat olmak zorunda kalan ve psikolojisi bozularak aylarca evden çıkmayan hastalar var” şeklinde konuştu.
Son yıllarda uygulanan “kristalize fenol” yönteminin sonuçları çok başarılı.
Kıl dönmesine karşı alınacak önlemlere ve tedavi yöntemlerine değinen Op. Dr. Fatih Kar,” Kıl dönmesinden korunmak için kişisel hijyene dikkat edilmesi, kuyruk sokumu bölgesindeki tüylerin temizliği, gerekirse bu bölgeye lazer epilasyon yapılarak potansiyel risklerin azaltılması çok önemlidir. Müdahale yapılarak bu hastalığın tedavisi yapılmış hastalarımızda da işlem sonrası lazer epilasyonu ısrarla öneriyoruz. Öte yandan hastalığın tedavilerinden bahsetmek gerekirse ameliyat bu seçenekler arasında ilk sırada yer alıyordu. Ancak son yıllarda geliştirilen pek çok yöntemle ameliyatsız yöntemler de başarılı sonuçlar vermeye başladı. Pilonidal Sinüs de birçok farklı rahatsızlıkta olduğu gibi tedavi planlaması hastalığın seyrine göre ve kişiye özel yapılmaktadır. Yaklaşık 5-6 yıldır Pilonidal Sinüs hastalığı olan kişi için ameliyatı öncelikli tercih olarak düşünmüyoruz.  Eğer çok yeni bir hastalık gelişimi söz konusu ise sadece bilinçlendirerek lazer epilasyon ve hijyenin arttırılması yeterli olabiliyor. Biraz daha derin sinüslerin varlığında kılların temizlenmesi, sinüslerin lokal anesteziyle çıkarılması (mikro sinüsektomi) ya da kristalize fenol uygulaması düşünebiliyoruz. Bunlar ayakta, kısa, ağrısız olarak gerçekleştirilen tedaviler olarak kabul ediliyor. Bunların arasında ‘Kristalize Fenol’ en çok tercih ettiğimiz yöntemler arasında yer alıyor. Her 100 hastadan 85’inde bu teknikle başarı elde edebiliyoruz. Ameliyathane ortamı gerektirmeyen, poliklinik ortamında, uygun bir şekilde yapıldığında başarı şansı çok yüksek olan bir tekniktir. Kuyruk sokumu bölgesine steril ortam sağlanarak lokal anestezi ile bölgeyi uyuşturuyoruz, ardından da sinüslerin tamamını kıllardan ve bölgede oluşan iltihaplı dokudan temizliyoruz. Bu temizlik işlemi sonrası deliklerden hastalıklı bölgenin içine, iri tuz kristallerine ya da naftaline benzeyen görünümde olan kristalize fenolü koyuyoruz. ‘Kristalize Fenol’, yarayı temizleme etkisi ile sinüslerin içlerini tam anlamıyla tıkanan lavaboları açmakta kullandığımız lavabo açıcılar gibi temizliyor ve bir iyileşme-kapanma sürecini başlatıyor. İşlem ağrısız olarak gerçekleştiriliyor, ortalama 10-15 dakika sürüyor ve hastanede yatış gerektirmiyor. Hastalar işlemden sonra normal günlük aktivitelerine devam edebiliyorlar ertesi gün de banyolarını yapabiliyorlar” şeklinde bilgi verdi.