Oldukça sık görülen ve tedavi
edilmezse ciddi sonuçlar doğuran varis sorunlarında son yıllarda tedavi
yöntemleri arttı. Uzmanlar ise varis tedavilerinde nüks oranı en düşük ve
konforlu tedavilerin üzerinde durmak gerektiğine vurgu yapıyor. Konu ile ilgili
bilgi aldığımız Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko güncel
varis tedavileri ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.
Variste nüks oranlarına değinen Prof. Kalko,” Varis çok sık görülen bir
damar hastalığı ve henüz kesin bir tedavisi bulunabilmiş değil. Bundan dolayı
pek çok yöntem geliştiriliyor. Ancak bu yöntemler arasında varisi tamamen
sonlandıracak bir yöntem söz konusu değil çünkü varis hastalığı nüks edebilen
bir hastalık. Bundan dolayı varis tedavilerini seçerken ya da varis hakkında
araştırma yaparken nüks oranı en düşük ve konforlu tedavilerin üzerinde durmak
gerekir. Biz tedavilerde açık ameliyatları çok özel durumlar haricinde tercih
etmiyoruz. Hem uygulaması zor hem de nüks oranı yüksek ve hastanın sosyal
yaşantısına dönme süresi uzun. İnsanlar artık ameliyatlardan ya da
uygulamalardan hemen sonra ayağa kalkmak ve sosyal yaşantısına geri dönmek
istiyor.” dedi.
Tutkalla Yapıştırma yönteminde elastik bandaj ve varis
çorabına gerek kalmıyor.
ABD’de
geliştirilen ve bir süredir Türkiye’de uygulanan FDA onaylı Tutkalla Yapıştırma
yöntemine değinen Yusuf Kalko,” Tutkalla Yapıştırma yönteminde pille çalışan bir alet yardımıyla damarın içine ilaç
veriliyor. Damarın içine bir kateter yardımıyla gönderilen küçük bir tel
aracılığıyla ilacı verip yapıştırma işlemini gerçekleştiriyoruz. Bu yöntemle
emboli riski yani pıhtı kaçma riski de ortadan kalkıyor. Özellikle diz altına
dökülen damarlarda ve iç varislerde son derece başarılı bir yöntem. Diğer
teknikler diz altı damarlarında yetersiz kalıyor çünkü bu bölgede sinir hasarı
ve sinir hassasiyeti görülüyor. Yöntem ayrıca lokal anestezi ile yapıldığı için
uygulama sonrası hasta hemen sosyal yaşantısına dönebiliyor. İşlem sonrası
hastalar elastik bandaj ya da varis çorabı kullanmak zorunda kalmıyor. İşlem
10-15 dakikada tamamlanıyor. Hamilelikte varis oluşumu artıyor. Doğumda hemen
sonra emzirme döneminde kadınlar bu teknikten faydalanabilir, bebeğe hiçbir
zararı yoktur. Yaşlılar da aynı şekilde bu teknikten rahatlıkla faydalanabilir.”
ifadelerini kullandı.
Köpükle Püskürtme yöntemi diz altına dökülen damarlar ve iç
varislerde avantaj sağlıyor.
Köpükle Püskürtme Yönteminin avantajlarına ve dezavantajlarına da
değinen Prof. Kalko, ”Köpükle püskürtme yöntemi pille çalışan bir alet yardımı
ile damarın içine ilaç verilmesi ile gerçekleşiyor. Damarın içine bir kateter
yardımı ile gönderilen küçük bir tel 360 derece dönerek damarın duvarlarında
hasar yaratıyor ardından o damarın içine köpüğü veriyoruz ve damar tekrar
açılma olasılığı olmaksızın çöküyor. Bu yöntemle emboli riski yani pıhtı kaçma
riski de ortadan kalkıyor. Özellikle diz altına dökülen damarlarda ve iç
varislerde son derece başarılı bir yöntem. Diğer teknikler diz altı
damarlarında yetersiz kalıyor. Çünkü bu bölgede sinir hasarı ve sinir
hassasiyeti görülüyor. Her ne kadar tümesan anestezi yapılsa da bunun önüne çok
geçilemiyordu. Ancak Köpükle Püskürtme Yöntemi bu bölgede diğer tekniklerle
yaşadığımız sıkıntıyı çözdü. Yöntem ayrıca lokal anestezi ile yapıldığı için
uygulama sonrası hasta hemen sosyal yaşantısına dönebiliyor. Tümesan anestezi
de yapılmadığı için uygulama sonrası ödem ya da şişlik gibi durumlar da oluşmuyor.
Çalışanların en büyük sıkıntısıdır zaman sorunu bu yüzden öğle tatillerinde
hatta çay molalarında dahi yöntemi kullanabilirler. İşlem 10-15 dakikada
tamamlanıyor. İlaç alerjisi olanlar dışında yöntemi herkes kullanabilir.
Hamilelikte varis oluşumu artıyor. Doğumda hemen sonra emzirme döneminde
kadınlar bu teknikten faydalanabilir, bebeğe hiçbir zararı yoktur. Yaşlılar da
aynı şekilde bu teknikten rahatlıkla faydalanabilirler. Ancak damarı çok geniş
olup her iki bacağa da uygulama gerektiren durumlarda biz uygulamadan
kaçınıyoruz. Çünkü yüksek dozda ilaç vermek istemiyoruz. Bundan dolayı tek
bacak için yöntemin daha uygun olduğunu düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
Hangi yöntem daha avantajlı?
Uygulanan varis tedavi yöntemlerinin ayrıntılarına, avantajları ve
dezavantajlarına dikkat çeken Prof. Dr. Yusuf Kalko,” Lazer ve radyofrekans
yöntemleri çıktıklarında çok ses getirmişlerdi. Çok yüksek enerjili sistemler
oldukları için kontrolü ve güvenliği daha az bu sistemlerin. Varis
tedavilerinde Tümesan anestezi dediğimiz yöntemle uygulamanın neden olabileceği
yanıkları önlemek için bir çeşit soğuk serum uyguluyoruz. Bu uygulama özellikle
lazer ve radyofrekansta çok gerekli aksi halde çok ciddi yanıklara neden
olabilir. Aynı yöntemi lazer kadar derine olmasa da buhar tedavisinde de
uyguluyoruz fakat Buhar Tedavisi diğer yöntemlere nazaran yan etkisi çok daha
az bir yöntem. Köpükle Püskürtme Yönteminde ise Tümesan anesteziye gerek
kalmıyor. Özellikle bizim yüzeyel damar dediğimiz ayağın iç bileğinden kasığa
kadar giden uygulamalarda biz bu tür uygulamaları çok rahat yapabiliyoruz ama
ayağın dış tarafından diz çukuruna dökülen varislerde ve iç varislerde gerek
lazer gerek buhar tedavisi, gerek radyofrekans maalesef sinir hasarları
yapabiliyor. O bölgede sinir damara çok yakın geçiyor ve damar biraz daha yüzeysel
olduğu için hasarlar, uyuşmalar ya da hastalarda sıkıntılar olabiliyor. Bu
durumda Köpükle Püskürtme Yöntemi çok avantaj sağlıyor.” şekline konuştu.
Varis Nedir?
Varis bir damar hastalığı olup, kanı akciğer ve kalbe taşıyan
toplardamarların ilerletici bir şekilde genişlemesidir. Genç yaşlarda görülmeye
başlayan varis sorunları 20 - 35 yaş arası yaş grubunda yüzde 30, 55 - 65 arası
yaş grubunda ise yüzde 50 oranlarında görülür. Kadınların yanı sıra erkeklerin
de yaşadığı bir sorundur. Hastaların büyük bir kısmı varisi önemsemezler ancak
ilerleyen yıllarla birlikte kendini gösteren şiddetli ağrılar sonucu hekime
başvurular. Varis ve Venöz yetersizlik hastalığının tedavisinin gecikmesi
durumunda ise hastalığın yan etkileri görülebilir. Bunlar ayak ve bacaklarda
şiddetli ağrılar, akıntılı ve kokulu geçmeyen açık yaralar olabildiği gibi
nadir durumlarda da akciğere pıhtı kaçması sonucu ani ölümlere neden olabilir. Varis
ve Venöz Yetersizliğin teşhisi damar sistemi muayenesi sonrasında yapılan
Doppler ultrason ve gerektiğinde venografi adı verilen radyolojik tetkikler ile
konur.