30 Aralık 2019 Pazartesi

BU YÖNTEMLE 2020’YE YENİLENMİŞ VÜCUTLA GİRİN



Zaman hızla akıp geçiyor diye estetik ve bakımlı bir görünüme veda edecek değiliz. Yüksek teknolojik çağda yaşayan şanslı insanlar olarak küçük estetik dokunuşlardan yaşam boyu yararlanmak çok kolay. Bu sayede genç, dinç, moralli, sağlıklı ve güzel kalmak elimizde…

2019 da en önemli vücut şekillendirme yönteminin J-Plasma olduğunu belirten Opr. Dr. Arif Eroğlu“Vücudunuzun elastin ve kolajen liflerinin gevşemesi ile oluşan elastikiyet kaybının geriye dönmesini, selülit çukurlarınızın düzelmesini, cildinizin sıkılaşmasını ve gençleşmesini istiyorsanız J-Plasma’nın olağanüstü etkisinden yararlanmalısınız.” önerisinde bulundu.  


J-Plasma vücut şekillendirmede gerçek bir devrim!

Opr. Dr. Arif Eroğlu ‘Doğru kullanıldığında yüksek tedavi edici gücüne sahip olan lazer ışınları, ultrason ve radyofrekans enerjisi, kontrolsüz ve gelişigüzel maruz kalındığında cilt sağlığını tehdit eden bir düşman gibidir. Enerjiyi yararımıza kullanmak ciddi bir teknoloji ve tecrübe ister. J-Plasma’nın sahip olduğu ‘soğuk enerji’ cildimiz için günümüz koşullarında en etkili ve güvenli teknolojidir.’ dedi. Opr. Dr. Arif EroğluJ-Plasma uygulamasının cilt altı ısının 80-85 dereceye ulaştığı halde deri yüzeyi ısısının 40-42 dereceyi geçmesine izin vermediği için cilt yanıklarına neden olmadığını belirtti. Opr. Dr. Arif Eroğlu, şimdiye dek cilt yüzeyini 40-42 derecelerde tutarken, cilt altı ısısını güvenle 65 derecenin üzerine çıkarabilen başka bir sistem olmadığını söyledi.

Opr. Dr. Arif Eroğlu J-Plasma’nın başlıca yararlarını şöyle sıraladı:

1. J-Plasma Sarkmayı Önler!

J-Plasma sarkmaya eğilimli ciltlerde hızlı ve etkin bir sıkılaşma yaratıyor ve cerrahi germe operasyonu riskini azaltıyor. Helyum ve radyofrekans sinerjik enerji kombinasyonu yeni ve sıkı bir doku yaratmada önemli rol oynuyor. Deri altı dokusu yüksek plazma enerjisi altında kaldığı zaman uyarılarak genç fibroblastlar üretiyor.  Birkaç saatlik bir süre J-Plasma uygulaması için son derece yeterli.      
2. J-Plasma Son Derece Güvenlidir!

Helyum gazı, radyofrekans enerjisi ile birleşiyor ve plazma enerjisi oluşuyor. Helyum gazı oldukça güçlü ve soğuk. Plazma enerjisi deri altında bulunan bağ dokularında maksimum sıkılaşma sağlıyor. Plazma enerjisi lazer enerjilerinden daha soğuk olduğu için dokuda yanıklar oluşturmuyor. Deride oluşabilecek çekinti ve dalgalanma (ondülans) denilen düzensizliklere yol açmıyor. J-Plasma iyileşme süreci de çok hızlı.


3. J-Plasma Sarkma ve Gevşeme Olan Her Bölgeye Uygulanabilir!

J-Plasma doku hasarı ve yanık riski olmayan çok güvenli bir teknoloji. Göz kapakları, yanaklar, gıdı başta olmak üzere cerrahisiz yüz germede kullanılıyor. Gevşemiş göbek derisini toparlıyor ve kol içlerini sıkılaştırıyor. J-Plasma bir selülit tedavisi olarak da kabul ediliyor. Bacak içleri ve diz üzerindeki dalgalanmaları yok ederken selülite neden olan fibröz septaları kırarak genç, nemli, parlak ve homojen bir doku oluşturuyor.
   J-Plasma Uygulanan Bölgeler:

 Karın
  Sırt
 Bel
  Basen
 Bacak içi
 Diz
 Banana hattı
 Jinekomasti
 Gıdı
 ,Kol
  
    6. J-Plasma, Cerrahi Germe Operasyonları ile de Kombine Edilebilir!

J-Plasma tüm cilt germe ameliyatlarıyla rahatlıkla kombine edilebiliyor. 3D Lazer Lipoliz ile birlikte uygulandığında hem uygulanan bölgede incelme sağlanıyor hem de yağların alınması sonrası gevşeyen deride J-Plasma ile sıkılaşma maksimuma çıkarılarak son derece tatmin edici ve kalıcı vücut şekillendirme sonuçları elde ediliyor.

      7. J-Plasma Sonrasında;
Hastalar genellikle birkaç gün içinde gündelik hayatlarına ve işlerine dönebiliyor. J-Plasma sonrası ilk ayda daha sıkı ve gergin bir cilt görünümü hızla belirginleşiyor. Hedeflenen sıkılaşma ve cilt gerginliği 3 - 6 ay aralığında maksimuma çıkıyor ve etkisini uzun yıllar boyu koruyor.

27 Aralık 2019 Cuma

TÜRKAN ŞORAY'A TEKLİF...


Oyuncu ve müzisyen Metin Çanak, ilk Türk kadın ressam Mihri Müşfik’in hayatının belgesel yapmak için çalışmalara başladı.

Çanak, Müşfik’in olgunluk yıllarını oynaması için Türkan Şoray’a teklif götüreceğini söyledi. Çanak “Bu belgesel film 45 dakikalık 3 bölüm halinde çekilecek. Yayıncı kuruluş ile görüşmeler henüz neticelenmedi. İlk önceliğimiz TRT olacak. Türk halkının takdirine mazhar olmuş olan Türkan Şoray’ın bu projeye büyük katkı sağlayacağını düşünüyorum” dedi.

BARAJ DİZİSİNDE BAŞROL BİLMECESİ


Yapımcılar Fatih Aksoy ve Yağmur Ünal iki kadın oyuncu arasında kaldı…

FOX TV’de bir süre sonra yayınlanması planlanan ve yapımcılığını Fatih Aksoy ile Yağmur Ünal’ın üstlendiği; yönetmenliğini de Hasan Tolga Pulat’ın yaptığı “Baraj” dizisinde başrolü oynayacak kadın oyuncu henüz kesinlik kazanmadı….

42 yıl önce filmi çekilen ve başrollerinde Türkan Şoray ile Tarık Akan’ın oynadığı “Baraj” filmi diziye uyarlanırken; yapımcılar Fatih Aksoy ve Yağmur Ünal; Türkan Şoray’a benzer bir karakter için Burcu Kıratlı ve Biran Damla Yılmaz ile görüşüyor….

Türkan Şoray’ı canlandıracak karakter için Burcu Kıratlı öne çıkıyor… Gözleri ve fiziğiyle “Yeni nesil Türkan Şoray” olarak olarak tanınıyor…. Biran Damla Yılmaz ise gerek renkli gözlü oluşu ve gerekse de Türkan Şoray’a hiç benzerliği yok..

Burcu Kıratlı Emrah ile oynadığı ve atv’de yayınlanan “Aşk ve Mavi” dizisinden sonra henüz rol almadı…. Biran Damla Yılmaz ise Mucize 2 Aşk filmi ve yine atv’de yayınlanmasına karşın erken final yapan “Canevim” dizisinde rol aldı….

Yüzünün eskimemiş olması Biran Damla Yılmaz’ın aksine Burcu Kıratlı’ya avantaj sağlıyor….

Bakalım Aysel karakterini kim canlandıracak? Bunun da kararını yapımcılar Fatih Aksoy ve Yağmur Ünal verecek….

23 Aralık 2019 Pazartesi

AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİ KİŞİYE ÖZEL PLANLANMALIDIR…


En sık görülen ve ölümcül kanserlerden biri akciğer kanserinin çevre kirliliğinin de artması ile birlikte daha ciddi boyutlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar ise akciğer kanserinde erken tanıya dikkat çekerken tedavilerin kişiye özel olarak planlanması gerektiğinin altını çiziyor.

Akciğer kanseri tedavisinde kişiye özel tedavi modelini anlatan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan,“ Akciğer kanseri en sık görülen ve ölümcül kanser türlerinden biridir. Akciğer kanseri tedavisi her zaman kişiye özel olmalıdır. Cerrahi tedavi de cerrahi sonrası onkolojik tedaviler de kişiye özel olarak planlanır. Standart gibi görünse de bu tedaviler kişiye özel bazı faktörler vardır. Bu faktörleri sıralamak gerekirse; genetik testlerin yapılması, kişinin beslenme şekli ve şartları, kişinin psikolojisi gibi durumlara göre tedavi şekli değişmektedir. Akciğer kanserinin artışında çevresel faktörlerin günden güne bozulması, hava kirliğinin artması, tütün ve tütün ürünlerinin daha özendirici hale getirilmesi akciğer kanseri oranlarını arttırmaktadır.” dedi.

Multidisipliner tedavi yaklaşımı ileri evre akciğer kanserinde de başarı sağlayabiliyor.

İleri evre akciğer kanserlerinde de uygun hastalara tedavi imkanı doğabileceğini ifade eden Dr. Demirhan,”Akciğer kanseri sinsi ilerlediğinden ve genellikle ileri evrede belirti verdiğinden tanı aşamasında gecikmeler yaşanabiliyor. Bu da kanserin tedavi aşamasını sekteye uğratıyor. Ancak geliştirilen multidisipliner tedavi yaklaşımları uygun ileri evre akciğer kanseri hastalarına da umut olabiliyor. İleri evre akciğer kanseri 3'üncü ve 4'üncü evre değimiz evrelerdir. Evre 3 hastalık lokal ileri dediğimiz, kanserin olduğu yerden biraz daha komşu dokulara girmiş ve lenf nodlarını tutmuş halidir. Evre 4 ise uzak organ metastazı yapmış kemik, karşı akciğer, böbrek üstü bezleri, beyin ve karaciğere metastaz yapmış halidir. Bu belirtilen bölgeler akciğer kanserinin en sık yayılım yaptığı yerlerdir. Hastaya böyle bir tanı konduğunda izlenecek tedavi yolu şöyledir. Eğer 3'üncü ve 4'üncü evre tespit edilmişse burada hücre tipi çok önemlidir. Hücre tipinde adenokarsinom dediğimiz hücre tipi çıkmışsa bunlarda bazı genetik testler yapılarak hedefe yönelik tedaviler yapılabilir. Küçük hücreli dışı alt grup ların dan  Adenokarsinom ve Skuamöz hücreli kanserlerde  genetik testler sonrası yapılan tedaviler nokta atışlı tedavilerdir. Diğer hücre tiplerinde de hedefe yönelik tedavilere başlanmıştır ama adenokanser kadar değil. Kemoterapi alınabiliyor ve yerine göre örneğin beyinde metastaz varsa radyoterapi uygulanabiliyor veya göğüs kafesi içinde radyoterapi uygulanarak akciğer kanseri evresi gerileyebiliyor. Yine lenf bezinden dolayı evre 3'e girmiş bir kanserde tedaviden sonra özellikle bir lenf bezi tutulumu varsa orada onun yeniden evrelenerek evvelden tümörün olduğu yerin kemoterapi ya da radyoterapiden sonra yok olduğunu görebiliyoruz. O zaman ameliyat şansımız doğuyor. Ama bir istasyon olduğu zaman cerrahi şansımız yüksek. Eğer bir istasyondan fazla tutulum varsa başarı şansı düşüktür cerrahi seçilmiş hastalarda gündeme gelebilir. Tüm bu tetkikler dikkatle ve titizlikle incelendikten sonra hastanın durumu uygunsa multidisipliner bir yaklaşımla tedavi planlanır.” şeklinde konuştu

Hastanın moral ve motivasyonu tedaviyi etkiliyor.

Hastalığın ve tedavinin seyrinde moral ve motivasyonun büyük önem taşıdığına dikkat çeken Dr. Demirhan, ”İleri evre akciğer kanseri vakalarında gerileme olduğunu gözlemliyoruz ancak hastalık yok hasta var mantığını unutmamak gerekir. Tümör de insanlar gibidir. Aynı kanser türü farklı insanlarda farklı seyir gösterebilir. Kimisi çok saldırgan ve agresif seyrederken kimisi de çok yavaş ve stabil seyreder. O yüzden tedaviden hiçbir zaman vazgeçmemek lazım, şansım yok diye düşünüp moral bozmamak lazım. İnsanların direnmesi gerekir bu hastalığa.” ifadelerini kullandı.

MİDE KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIYOR…



Kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan mide kanseri kilo kaybı, karın ağrısı, kusma, midede şişkinlik gibi belirtiler veriyor. Mide kanserinden korunmak için ise özellikle tuzlu ve tütsülenmiş yiyeceklerden uzak durmak gerekiyor.

Mide kanseri ile ilgili önemli bilgiler paylaşan Medigold Sultan Hastanesinden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Kar,” Mide kanseri sıklıkla 50-60’lı yaşlarda kadınlara nazaran daha çok erkeklerde görülen, kansere bağlı ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan tehlikeli bir kanser türüdür. Tuzlu yiyecekler, tütsülenmiş ve mangalda hazırlanmış yiyecekler, helikobakter pilori enfeksiyonu, sigara, geçirilmiş mide ameliyatları, kronik atrofik gastrit (mide yüzeyinin uzun süreli iltihabı), pernisiyöz anemi gibi nedenler mide kanseri riskini arttırır. İştahsızlık, kilo kaybı, karın sağrısı, halsizlik, bulantı, kusma, midede şişkinlik, karaciğer büyümesi, karında sıvı birikmesi gibi belirtiler verir. Böyle bir durumda hastaların acil olarak uzmana başvurup endoskopi yaptırmaları tavsiye edilir. “dedi.

Ülkemizde en sık rastlanan kanserler arasında.

Mide kanserinin ülkemizde en sık rastlanan kanser türlerinden biri olduğuna dikkat çeken Fatih Kar erken tanının önemine dikkat çekti. Kar,” Mide kanseri çeşitli nedenlerden ötürü mide mukozasında kötü huylu tümörlerin gelişmesi sonucunda gerçekleşir. Mide kanseri tüm kanserler arasında en sık karşılaşılan dördüncü kanserdir. Ülkemizde en sık rastlanan kanserler arasındadır. Midenin herhangi bir bölgesine yerleşen ve genellikle lenf bezleri, karaciğer, akciğer gibi organlara yayılım yapabilir. Erken tanı bu kanserde de büyük önem taşıyor. Doğru tedaviler uygulanarak mide kanseri kontrol altına alınabilir. Korunmada ise uzman kontrolü ve doğru beslenme büyük rol oynuyor.” ifadelerini kullandı.

Ameliyat sonrası düzenli kontrol şart.

Mide kanseri tedavilerinin multidisipliner bir yaklaşımla planlandığını ifade eden Kar,” Erken evrede tanı konulan uygun hastalara ameliyat şansı doğmaktadır. Yaklaşık 2-5 saat süren mide ameliyatı sırasında midenin büyük bir kısmı veya tamamı alınmaktadır. Mide ameliyatı sonrası da hastaların mutlaka düzenli doktor kontrolünde kalması gerekir. Hastanın beslenme programını ve şeklini uzmanların önerdiği şekilde düzenlemesi gerekir. İleri evrede tanı konmuş hastalara cerrahi önerilmemektedir. Bu yüzden erken teşhis mide kanserinde hayat kurtarıcıdır. Mide kanseri genellikle geç dönemde şikayet verir. Bu nedenle hastalar çoğunluğu yakalandığında ileri evrelere ulaşılmış olmaktadır. Erken teşhis edildiğinde ise tamamen iyileşme sağlanabilmektedir. Bu nedenle toplumsal bilinçlenme mide kanserinin önlenmesi ve tedavisinde çok önemlidir. Belli aralıklarla kontrol olmak ve endoskopi yaptırmak erken teşhiste çok önemlidir.” şeklinde konuştu. 

R&B VE HİP HOP MÜZİK SEVERLERİN FAVORİSİ DJ BIG G



Son yıllarda ismini sıkça duyduğumuz Big G 2000 yılından beri eğlence sektörünün içerisinde yer alıyor. Yaptığı işlerde mükemmeliyetçi tarzı ön planda tutan Big G bir mekanda da en önemli unsurun DJ ve müzik olduğunu düşünüyor. R&B ve Hip Hop müzik tarzına olan ilgisi onu R&B müziğin merkezi olan Amerika’yı keşfe çıkartıyor. Orada bu müziği yapan en iyi mekanları gezerek, okuyarak ve dünyadaki müzikleriaraştırarak Hip Hop ve R&B tarzında  uzmanlaşıyor.  Uzun yıllar iyi mekanların işletmeciliğini yapan Big G, bu müzik tarzının en iyi performanslarını ortaya koymak için gemininkaptanı olarak DJ kabininde karşımıza çıkıyor. 
Kabinde yerini aldığı ilk günden beri büyük beğeni toplayan DJ Big G, dünyadaki müzikleri yakından takip ederek playlistine ekliyor. Hip Hop ve R&B müzik severlerin yakından takip ettiği DJ Big G, şarkı seçimleri kadar sahne tarzıyla da beğeni topluyor.
Yaptığı müzikle fark yaratmayı başarmış olan Dj Big G, sahne aldığı mekanlarda bir çok ünlü ismi ağırlıyor. Yurtdışından Türkiye’ye seyahat eden Hip Hop ve R&B müzik severler de Dj Big G’yi sahnesinde dinlemek için bu mekanları ziyaret ediyor.

20 Aralık 2019 Cuma

ŞEHRİN YENİ GÖZDESİ LİMON KÖYİÇİ ETİLER’DEN GÖRKEMLİ AÇILIŞ!




Uzun zamandır heyecanla ve merakla beklenen, Etiler, Nispetiye Caddesi’nde yer alan Limon, görkemli bir partiyle açılışını yaptı. 
Sanat, cemiyet ve spor dünyasından birçok ünlü ismin geceye gösterdikleri yoğun ilgi ile Limon Köyiçi Etiler şimdiden şehrin nabzını tutacağının sinyallerini verdi.

Şehrin gözde lokasyonu, İstanbul’un önde gelen semtlerinden Etiler’de yer alan Limon Köyiçi Etiler bir çok ünlü ismin katılımıyla ve oldukça ses getiren renkli bir partiyle eğlence dünyasına merhaba dedi. Bu keyifli gece, Şef Eyüp Gül’ün leziz yemekleriyle başladı. Gecenin ilerleyen saatlerinde kabine genç ve başarılı isim DJ Yiğit Özdemir geçti.  

Eğlence dünyasına kattığı mekanlarla yıllardır sektörün en başarılı isimleri arasında yer alan Yasin Becek, yaz sezonunda Limon Köyiçi’nde yakaladıkları büyük başarıyı Etilere taşıdı.

Yemek ve müziği farklı bir konseptle buluşturan Limon Köyiçi Etiler’de misafirle önce şık masalarda keyifli bir sunumla yemeklerini yiyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde ise müziğin sesi yükseliyor ve eğlence doruklara çıkıyor. Limon Köyiçi Etiler haftanın 6 günü hizmet veriyor. 

17 Aralık 2019 Salı

“DR. KALKO İLE HAYATI ERTELEME” BEYAZ TV’DE BAŞLIYOR…




Başarılı Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Yusuf Kalko sıra dışı bir programla izleyici ile buluşmaya hazırlanıyor. Beyaz TV ekranlarında cumartesi günleri saat 12:00’de yayınlanacak olan “Dr. Kalko ile Hayatı Erteleme” programında başarılı cerrahın gerçekleştirdiği sıra dışı ameliyatlardan ve yaşama dönüş hikayelerinden kesitler yer alacak.
Mesleğinde olduğu kadar televizyonculukta da başarılı işlere imza atan Prof. Dr. Yusuf Kalko geçtiğimiz yıl TV 8’de yayınlanan “Doktor Konseyi” programının moderatörlüğünü yürütmüştü.

4 Aralık 2019 Çarşamba

MUTLU CUMA’DA İZDİHAM YAŞANDI




Deniz Butik, Black Friday’i “Mutlu Cuma” ilan etti, çılgın bir indirim kampanyasına imza attı! Tüm ürünleri kadın dernekleri yararına 10-15 liraya satışa sunan Deniz Butik’in Maltepe mağazasında yoğun ilgi nedeniyle izdiham yaşandı. Kimsenin zarar görmemesi için satışları durdurmak zorunda kalan Deniz Butik, kampanyaya Denizbutik.com üzerinden devam edecek.


Tüm dünyada alışverişlerde indirim günü olarak bilinen “Black Friday” (Kara Cuma) için Deniz Butik anlamlı bir kampanya hazırladı. Sitenin kurucusu Deniz Topçuoğlu, ‪29 Kasım Cuma gününü “Mutlu Cuma” ilan ettiklerini ve o gün yapılacak alışverişlerden elde edecekleri tüm geliri Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ile kadın girişimcileri derneklerine bağışlayacaklarını açıkladı.
BİNLERCE KİŞİ
SIRAYA GİRDİ
Bu anlamlı kampanya kapsamında mağazanın satışa sunduğu ürünlerin fiyatları 10-15 liraya kadar düşürüldü. Ve 29 Kasım sabahı markanın Maltepe’deki mağazasının önünde uzun kuyruklar oluştu. Sabahın çok erken saatlerinde mağazanın önünde toplanan yaklaşık 3 bin kişi, heyecanla kapıların açılmasını bekledi. Kapılar açıldığında ise yoğun ilgi nedeniyle izdiham yaşandı. Mağaza görevlileri, kalabalıkta hiç kimsenin yaralanmaması için satışları durdurmak zorunda kaldı. Çılgın kampanya, Denizbutik.com sitesi üzerinden devam edecek. Satışlardan elde edilecek gelir, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı ile kadın girişimcileri derneklerine bağışlanacak.

METİN ÇANAK DİZİ PROJESİ İLE GELİYOR…




Metin Çanak’ın “Son Dileğim” adlı romantik şarkısı büyük ilgi gördü. Sinema filmi tadındaki klibi de çok beğenilen şarkı, dijital platformlardaki müzik listelerinde zirveye yerleşti. Oyunculuk çalışmalarına da devam eden Çanak, şimdi sürpriz bir projeyle sevenlerinin karşısına çıkma hazırlığında.


Müzik çalışmalarıyla büyük beğeni toplayan Metin Çanak, DMC etiketiyle yayınlanan yeni şarkısıyla sevenlerinin kalplerine dokundu. Söz ve müziği Suat Sakarya'nın imzasını taşıyan “Son Dileğim”, 4 Kasım’da yayınlandı ve kısa sürede dijital müzik listelerinde zirveye yerleşti.

DİZİYLE DÖNÜYOR

Metin Çanak’ın Brezilyalı model Patricia ile birlikte rol aldığı romantik klibi de büyük beğeni topladı. Mustafa Özen’in yönetmenliğinde Kilyos-Marmaracık Koyu’nda çekilen klip, YouTube’da kısa sürede 2 milyon izlenme barajına ulaştı. Oyunculuğa da devam eden sanatçı, şimdi yeni projesinin heyecanını yaşıyor. Başarılı yıldız, çok yakında bir dizi için setlere dönecek ve sürpriz bir rolle sevenlerinin karşısına çıkacak.

DR. KALKO GELİŞTİRDİĞİ TEKNİKLERİ AZERİ MESLEKTAŞLARINA ANLATACAK...



Yaptığı başarılı ameliyatlar ile hem Türkiye'de hem de pek çok yabancı ülkede gündem olan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko Azerbaycanlı meslektaşları ile buluşmaya hazırlanıyor. Dr. Kalko 13 Aralık tarihinde Azerbaycan Tıp Üniversitesinde gerçekleşecek konferansta damar cerrahisi alanında geliştirdiği teknikleri Azeri meslektaşları ile paylaşacak. 
Başarılı cerrah geliştirdiği İnme Cerrahisi yöntemi ve Hibrit Yöntemlerle inme hastalığının cerrahi tedavisinde önemli aşamalar kat etti. Yine Minimal İnvaziv Damar Cerrahisi yöntemlerini kullanarak geliştirdiği tekniklerle tıkalı bacak damarları, diyabetik ayak, aort anevrizmaları, Buerger gibi pek çok damar hastalığında başarılı ameliyatlara imza atıyor.

28 Kasım 2019 Perşembe

AVRUPA’YA AÇILAN FENOMEN ŞARKICI KİM?





2020 yılının nisan ayında Avrupa genelinde büyük çaplı konserler vermeye hazırlanan Reynmen, geçtiğimiz hafta konser vereceği en büyük salon olan Köln Lanxess Arena’yı ziyaret etti. Yaklaşık 20.000 kişilik seyirci kapasitesi olan Lanxess Arena’nın orta alanında çıplak sesle türkü söyleyen şarkıcının bu video paylaşımından sonra yaklaşık 500 adet biletin satıldığını belirten yetkililer, turnenin en büyük konseri olması planlanan Köln konser tarihinin 18 nisan 2020 olduğunu açıkladılar. Şu ana kadar 2 konser tarihinin açıklamasını yapan Riba Events ve Back Drop Media yetkilileri diğer konser tarihlerini de aralık ayının ilk haftasında açıklayacaklarını belirttiler. Öte yandan 18 nisan Köln ve 19 nisan Dortmund konser tarihlerinin açıklanması ile birlikte konser biletlerine yoğun bir talep oluştu. Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Reynmen’in 2 şubat tarihinde yayınlayacağını açıkladığı albüm şimdiden herkesin merak konusu oldu.

20 Kasım 2019 Çarşamba

FELÇ ATAĞI İHMAL EDİLMEMELİ…



Basit bir göz kararması, baş dönmesi, elde ve kolda meydana gelen anlık güçsüzlük ile bir anda elden bardağın düşmesi, ayakta güçsüzlük ve geçici görme kaybı gibi belirtiler şah damarı kaynaklı inmeyi işaret ediyor olabilir. Uzmanlar bu belirtilerden herhangi birinin yaşanması durumunda mutlaka uzmana başvurmak gerektiğinin ve tedavisinin yapılması gerektiğinin altını çiziyor.
58 yaşındaki Atilla Kılınç 2 yıl önce benzer şikayetlerle doktora başvurduğunda yapılan anjiyodan sonra stent takılması gerektiği söylendi kendisine. Ancak Kılınç’ın tedavisini ihmal etmesi sonucu geçtiğimiz günlerde baş gösteren felç atakları sol kolunda ve sol bacağında inmeye neden oldu. Damarı tıkayan plakların aşırı yumuşak olmasından dolayı stent alternatifi tamamen ortadan kalkan hastaya Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko ve ekibi açık ameliyatla müdahale etti. Başarılı bir ameliyatın ardından yüzde 98 tıkalı olan şah damarı açılan hasta sol kolunu ve bacağını hareket ettirmeye başladı. Şikayetlerinin baş ağrısı ile kendini gösterdiğini ifade eden Atilla Kılınç,” Çok ciddi baş ağrısı şikayetim vardı. Bir süre sonra sol kolumu hareket ettirememeye başladım. Yakınlarım ambulans çağırdı ve hastaneye götürüldüm. Burada ikinci defa felç atağı geçirdim. Bu sefer sol bacağımı da hareket ettiremeye başladım. Hemen Anjiyo yapıldı ancak sonuç alınamadı. Damarlarımdaki plakların çok yumuşak olmasından dolayı başka bir müdahale yapılamayacağı söylendi. Yoğun bakımda kaldım bir süre. Bu süre zarfında yakınlarım Yusuf hocaya ulaşmışlar. Tetkiklerden sonra ameliyatımı yağabileceğimi söyledi. Artık ihmal etme durumum söz konusu olmadığı için hemen ameliyat olmayı kabul ettim. İyi ki kabul etmişim. Ameliyattan sonra sol kolum ve bacağım hareket etmeye başladı. Tedavimin hastanede tamamlanmasının ardından da yürüyerek evime gittim.” dedi.
Başarılı bir ameliyatla şah damarı açıldı.
Atilla Kılınç’ın ameliyatını yapan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Yusuf Kalko hastayı değerlendirerek,” Hastanın sağ şah damarı yüzde 98 tıkalıydı. Birkaç yıl önce de benzer bir atak geçirmiş hastamız. Eğer o zaman tedavisini yaptırsaydı böyle bir durumla karşılaşmayabilirdi. Bu yüzden inme belirtileri konusunda biz sık sık uyarılarda bulunuyoruz. Baş dönmesi, geçici görme kaybı, kolda ve bacakta güçsüzlük, geçici şuur kaybı ve konuşma bozukluğu gibi belirtileri dikkate almamız hayati önem taşıyor. Bu belirtiler genelde geçiştiriliyor ve bundan dolayı tedaviler gecikebiliyor. Oysa ki inme bugün ülkemizde ve dünyada ölüm oranlarının başında geliyor. Bu yüzden kesinlikle ihmal edilmemeli. Atilla bey de ihmal etmiş. Bize geldiğinde sol kolu ve sol bacağı hareket etmiyordu. Meslektaşlarımız stente uygun olmadığını söylemişler. Bu doğru. Çünkü damarını tıkayan plaklar çok yumuşaktı. Böyle bir durumda stent takılması mümkün olmamaktadır. Biz de inme cerrahisi yöntemi ile ameliyat etmeye bu yüzden karar verdik. Lokal anestezi ile şah damarını açarak plakları temizledik. Ancak bu plağın bu derece yumuşak olması bizim de ameliyatımızın riskini arttırıyordu. Normalde yüzde 1-2 riskle yapıyoruz bu ameliyatları. Atilla beyi yüzde 5 riskle opere ettik. Çok şükür her şey yolunda gitti ve damarı plaklardan temizledik. Ameliyattan hemen sonra hasta sol kolunu ve bacağını hareket ettirmeye başladı. Taburcu olduğunda da yürüyordu. Ancak tekrar ediyorum. İnme ciddi bir rahatsızlık. Görülme oranları günden güne arttığı gibi görülme yaşı da genç yaşlara kadar indi. Bu yüzden sıraladığım belirtileri yaşayan mutlaka uzmana başvurmalı. Ailesinde inme hikayesi olanlar 40 yaşından sonra mutlaka her yıl şah damar ultrasonu yaptırmalı. Aile hikayesi olmayan ancak sigara, stres, sağlıksız beslenme, hareketsizlik gibi olumsuzlukları barındıranlarında 50 yaşından sonra mutlaka her yıl düzenli şah damarı ultrasonu yaptırmaları gerekir.” şeklinde konuştu.


KORKUTAN HAVA KİRLİĞİ UYARISI: “AKCİĞER KANSERİ RİSKİNİ ARTTIRIYOR”…



Uzmanlar uyardı! Metropol şehirlerde yoğun trafik ve sanayinin yol açtığı hava kirliği akciğer kanserini tetiklerken kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların yıkımına bağlı olarak ortaya çıkan kanserojen toz parçacıkları (asbest) akciğer zarı kanserine zemin hazırlıyor.

17 Kasım Dünya Akciğer Kanseri Günü nedeni ile çarpıcı açıklamalarda bulunan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan hava kirliliğinin artış göstermesi ile ortaya çıkan tehlikeye dikkat çekti. Demirhan,” Hava kirliliği akciğer kanseri ve kronik akciğer hastalıklarının gelişiminde çok ciddi bir risk faktörüdür. Artık yaşadığımız her ortamın temizliği şüpheli hale gelmiştir. Metropol kentlerde bu daha da belirgin hale gelmekte hatta Anadolu’nun bazı il ve ilçelerinde de özellikle kış aylarında hava kirliliği artmaktadır.”dedi.

Kentsel dönüşümden dolayı büyük şehirlerde Maling Mezatelyoma riski artıyor.

Asbeste bağlı gelişen en tehlikeli kanseri türlerinden Mezotelyoma’nın önümüzdeki yıllarda çok ciddi bir risk oluşturabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Şu an yaşadığımız şehir olan İstanbul’da da yoğun trafik ve sanayinin yol açtığı hava kirliğinin yanı sıra kentsel dönüşümde eski binaların yıkımına bağlı ortaya olarak çıkan kanserojen toz parçacıklarının (bunlardan en sık olanı ve bilineni özellikle asbest) akciğer zarı kanseri ve akciğer kanseri riskini artırmaktadır. Akciğer zarı kanserinin (malign mezotelyoma) en önemli nedeni olan asbest, asbestin yoğun bulunduğu beyaz toprağın özellikle belli yörelerde sık kullanımından dolayı lokal (bölgesel) olarak rastlanmakta idi. Ancak günümüzde bu risk kente göçten dolayı azalmıştır. Yaşadığımız bu dönemde özellikle kentsel dönüşümden dolayı bu risk artık şehirlerde daha fazladır. Çünkü 2010 yılında asbest yasaklanmadan önce ısıya ve yıpranmaya dayanıklı asbestli maddelerin kullanımı çok yoğun idi. Bundan dolayı önümüzdeki son 20-50 yıl içinde akciğer zarı kanseri (malign mezotelyoma) hastalığında artış olacaktır. Bir diğer risk grubu da gemi işinde çalışanlardır.” şeklinde konuştu.

Eski binaların yıkım esnasında yetkililerin ciddi tedbirler alması gerekiyor.

Kentsel dönüşüm kapsamında eski binaların yıkımı esnasında yetkililerin ciddi önlemler alması gerektiğine dikkat çeken Demirhan sözlerine şöyle devam etti. “Burada yetkililere çok önemli iş düşmektedir. Kentsel dönüşümde yıkım esnasında gerekli tedbirleri maksimum düzeyde almalı. Başta yıkım işinde çalışanların kirli, tozlu havaya maruz kalmamalı sağlanmalı. Yıkımın olabildiğince havayı kirletmemesi için gereken özen gösterilmelidir.”
 
Açık havada spor yapanlar dikkat!

Açık havada spor ya da sağlık için yürüyüş yapanlara çok ciddi uyarılarda bulunan Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Spor sağlıklı yaşamanın bir parçasıdır. Ancak sağlıklı olalım derken hava kirliliğinin yoğun olduğu trafik yoğunluğu olan yerlerde, kentsel dönüşümün yoğun olduğu yerlerde kanserojen maddelere maruz kalmamak için dikkat etmek gerekir. Bu ortamlarda spor yapmayı bırakın yaşamak bile tehlikeli hale gelmektedir. Evimizi değiştirme imkanımız her zaman olmamaktadır bu nedenle sporumuzu daha temiz alanlarda yapmalı ve saatlerine dikkat etmeliyiz. Sabah saatlerinde mümkünse ormanlık alanlarda yürüyüş yapmak gerekir. Hava durumuna da dikkat edilmesi gerekir. Rüzgar ve yağmurun olmadığı yüksek basınçlı havalarda kirlilik daha da fazla olmaktadır. Bu yüzden bu tarz havalarda açık havada spor yapmamaya dikkat etmek gerekir. Spor yaparken solumun kaslarımız maksimum kapasite ile çalışmaktadır bu nedenle ortamda bulunan hava ve bunun içindeki küçük partikülleri normalden daha fazla teneffüs eder ve akciğerimizin daha derinlerine doğru çekeriz. Bu yüzden sporumuzu daha temiz şartlarda yaparak vücudumuzun daha sağlıklı kalması için uygun saat, uygun hava, uygun konumda yapmamız gerekmektedir. Aksi takdirde sağlığımızı tehlikeye atarız. Sağlık için spor, hastalık için hava kirliliği birbirine zıt olan durumlardır. Hangisine daha fazla maruz kalırsak savaşı kazanan taraf o olur.” dedi.

MR. JADE, KAYSERİ’DE RESTORAN AÇIYOR





Müzik çalışmalarının yanı sıra sosyal sorumluluk projeleriyle adından söz ettiren Mr. Jade, şimdi de restoran açmaya hazırlanıyor. Ünlü sanatçının tüm detaylarıyla bizzat ilgilendiği mekan, Kayseri’de hizmete girecek.


Şarkılarıyla yurtdışında ünlenen ve müzik çalışmalarına yaklaşık bir yıldır Türkiye’de devam eden Mr. Jade, son dönemde hayır işleriyle gündemde. En son İzmir’de bir köpek barınağına su deposu yaptıran ve Kocaeli’nin Körfez ilçesinde bulunan bir okulun fen laboratuvarının yapımını üstlenen ünlü sanatçı, şimdi de ticarete atılıyor.

TÜRK MUTFAĞINDAN ÖZEL LEZZETLER

Restoran işletmeciliğine soyunan Mr. Jade, uzun süredir hazırlıklarıyla ilgilendiği mekanı Kayseri’de açacak. ‘Mr. Jade’ ismini taşıyacak restoran, kısa süre önce açılan bir alışveriş merkezinde hizmete girecek. Mr. Jade mekanın misafirlerini Türk mutfağının özel lezzetleriyle ağırlayacak.

16 Kasım 2019 Cumartesi

RECEP İVEDİK’İN HALAY TÜRKÜSÜ



Yurtseven Kardeşler’in düğün eğlencelerinin vazgeçilmezi haline gelen “Halayımız Bitmesin” türküsü, “Recep İvedik” serisinin 6’ncı filmine de damgasını vurdu.
Yurtseven Kardeşler’in “Halayımız Bitmesin” türküsü, uzun yıllardır düğün ve kına eğlencelerinin vazgeçilmezi. Sadece Türkiye’de değil, Almanya başta olmak üzere pek çok ülkede de eğlence organizasyonlarında çalınan bu türkü, “Recep İvedik” serisinin 6’ncı filmiyle yeniden gündeme geldi.
SİNEMA SALONLARI KAHKAHAYA BOĞULDU
“Halayımız Bitmesin”, ilk 3 günde 1 milyonu aşkın kişi tarafından izlenerek 2019 yılının en iyi açılışını yapan “Recep İvedik 6” filmine de damgasını vurdu. Filmin en komik bölümleri arasında yer alan, Recep İvedik’in halay çektiği o sahne sinema salonlarını kahkahaya boğdu.

HALAYIMIZ BİTMESİN
Gelin halay çekelim
Hep el ele verelim
Gelin halay çekelim
Hep el ele verelim
Halayımız bitmesin
Eğlenelim dönelim
Halayımız bitmesin
Eğlenelim dönelim

14 Kasım 2019 Perşembe

KIL DÖNMESİNE “KRİSTALİZE FENOL” YÖNTEMİ İLE AMELİYATSIZ ÇÖZÜM…




Pilonidal Sinüs rahatsızlığı çoğunlukla 15-35 yaş arası genç erkekleri etkiliyor. Ağrı, şişlik, kanlı akıntı, kaşıntı gibi şikayetlerle baş gösteren ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen kıl dönmesi nasıl bir rahatsızlık, belirti ve tedavi yöntemleri neler?
Konu ile ilgili bilgi veren Medigold Sultan Hastanesinden Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Kar,” Halk arasında kıl dönmesi olarak bilinen Pilonidal Sinüs hastalığının 15-35 yaş arası erkekleri etkileyen oldukça yaygın bir rahatsızlıktır. Genel olarak erkeklerde yüzde 1, kadınlarda yüzde 0.1 oranında görülüyor. Türk toplumunda bu oran erkeklerde yaklaşık yüzde 10’lara çıkabiliyor, bu da Batı toplumlarına nazaran 10 kat daha fazla görüldüğünü gösteriyor bize. Özellikle hareketsiz kalan, masa başı çalışan, bilgisayar bağımlısı, uzun saatler araç kullanan, dar kıyafet tercih eden, aşırı kıllı vücuda sahip erkeklerde görülme oranları daha fazla.” dedi.

Psikolojisi bozularak aylarca evden çıkmayan hastalar var.”
Pilonidal Sinüs rahatsızlığının hem kişinin psikolojisini hem de sosyal yaşantısını olumsuz etkilediğine değinen Kar,” Hasta hekime genelde kuyruk sokumu bölgesinde ağrı, şişlik, kanlı akıntı, kaşıntı, popo üzerine oturamama gibi şikayetlerle başvuruyor. Hastalığın temeldeki nedeni ise kuyruk sokumundaki çökük olan kısımda kıllı ve terli oluğa takılıp sürtünmelerle, oluğun en dibindeki ter bezi deliklerinden vida ya da matkap gibi dönerek, cilt altı yağ dokusu içine hissettirmeden girmesi, delikler açması ve bu deliklere giren bakterinin de katkısı ile etrafının iltihaplanmasıdır. Buna bir de aşırı kıllanma ve kişisel temizlik eksikliği de ilave olduğu takdirde kıl dönmesi sorunu kronikleşiyor. Tüm bunlar kokuya ve çamaşırların kirlenmesine de neden olarak bireyin yaşam kalitesini ciddi anlamda olumsuz etkiliyor. Öyle ki bu hastalık nedeniyle çok kez ameliyat olmak zorunda kalan ve psikolojisi bozularak aylarca evden çıkmayan hastalar var.” şeklinde konuştu.

Son yıllarda uygulanan “kristalize fenol” yönteminin sonuçları çok başarılı
Kıl dönmesine karşı alınacak önlemlere ve tedavi yöntemlerine değinen Op. Dr. Fatih Kar, ”Kıl dönmesinden korunmak için kişisel hijyene dikkat edilmesi, kuyruk sokumu bölgesindeki tüylerin temizliği, gerekirse bu bölgeye lazer epilasyon yapılarak potansiyel risklerin azaltılması çok önemlidir. Müdahale yapılarak bu hastalığın tedavisi yapılmış hastalarımızda da işlem sonrası lazer epilasyonu ısrarla öneriyoruz. Öte yandan hastalığın tedavilerinden bahsetmek gerekirse ameliyat bu seçenekler arasında ilk sırada yer alıyordu. Ancak son yıllarda geliştirilen pek çok yöntemle ameliyatsız yöntemler de başarılı sonuçlar vermeye başladı. Pilonidal Sinüs de birçok farklı rahatsızlıkta olduğu gibi tedavi planlaması hastalığın seyrine göre ve kişiye özel yapılmaktadır. Yaklaşık 5-6 yıldır Pilonidal Sinüs hastalığı olan kişi için ameliyatı öncelikli tercih olarak düşünmüyoruz. Eğer çok yeni bir hastalık gelişimi söz konusu ise sadece bilinçlendirerek lazer epilasyon ve hijyenin arttırılması yeterli olabiliyor. Biraz daha derin sinüslerin varlığında kılların temizlenmesi, sinüslerin lokal anesteziyle çıkarılması (mikro sinüsektomi) ya da kristalize fenol uygulaması düşünebiliyoruz. Bunlar ayakta, kısa, ağrısız olarak gerçekleştirilen tedaviler olarak kabul ediliyor. Bunların arasında ‘Kristalize Fenol’ en çok tercih ettiğimiz yöntemler arasında yer alıyor. Her 100 hastadan 85’inde bu teknikle başarı elde edebiliyoruz. Ameliyathane ortamı gerektirmeyen, poliklinik ortamında, uygun bir şekilde yapıldığında başarı şansı çok yüksek olan bir tekniktir. Kuyruk sokumu bölgesine steril ortam sağlanarak lokal anestezi ile bölgeyi uyuşturuyoruz, ardından da sinüslerin tamamını kıllardan ve bölgede oluşan iltihaplı dokudan temizliyoruz. Bu temizlik işlemi sonrası deliklerden hastalıklı bölgenin içine, iri tuz kristallerine ya da naftaline benzeyen görünümde olan kristalize fenolü koyuyoruz. ‘Kristalize Fenol’, yarayı temizleme etkisi ile sinüslerin içlerini tam anlamıyla tıkanan lavaboları açmakta kullandığımız lavabo açıcılar gibi temizliyor ve bir iyileşme-kapanma sürecini başlatıyor. İşlem ağrısız olarak gerçekleştiriliyor, ortalama 10-15 dakika sürüyor ve hastanede yatış gerektirmiyor. Hastalar işlemden sonra normal günlük aktivitelerine devam edebiliyorlar ertesi gün de banyolarını yapabiliyorlar.” şeklinde bilgi verdi.


İREM DERİCİ’NİN "TEK TABANCA" SARKISININ SAHİBİ EMRAH DEMİRALP KENDİ SINGLE’NI YAYIMLADI!




Daha önce yaptığı akustik çalışmalarla sosyal medyada dikkat çeken , geçtiğimiz yıl İrem Derici’ ye verdiği şarkısı ‘’Tek Tabanca’’ ile başarısından söz ettiren  besteci,söz yazarı  ve prodüktör  Emrah Demiralp; ilk single’ ı “Güzel Kadın”ı yayımladı.
Sözü ve müziği Turgut Raviş’e ait olan  ‘’ Güzel Kadın ‘’ adlı şarkıya   Utku Çılgın   yönetmenliğinde klip çekildi.Video Klip de ise Emrah Demiralp’e Polonyalı model Polina Chepurnova eşlik etti.
“Güzel Kadın” single’ının kapak resmi ise, efsane prodüktör Nino Varon’nun yaptığı ve Demiralp’e hediye ettiği bir kadın resmi.
Emrah Demiralp ‘in özel yorumu ile ‘’GÜZEL Kadın ‘’aynı zamanda kendi yapım  firması  olan ‘’Müzikal İşler Production’’  etiketi ile tüm dijital platformlarda yerini aldı.

REYNMEN’DEN SONRA OĞUZHAN KOÇ VE İBRAHİM BÜYÜKAK İLE DEVAM EDİYOR…



Geçtiğimiz haftalar da Reynmen ile 2020 yılının Nisan ayında Avrupa’ da Reymen Dev Konser anlaşması imzalayan  Riba Events ve Back Drop Media ; hafta sonu yaptıkları toplantı da verdikleri bu fotoğrafla toplu anlaşmalarını kutladılar.  Riba Events ve Back Drop Media resmi sosyal medya sayfalarından yaptıkları açıklamalarda: 2020 yılında Oğuzhan Koç’la   Avrupa’ da büyük konserler vereceklerini aynı zamanda İbrahim Büyükak’la da farklı bir konsept yapacaklarını duyurdular.

11 Kasım 2019 Pazartesi

HİSTAMİN ALERJİSİ İLE NASIL BAŞ EDEBİLİRİZ?



Deride kızarıklık, kaşıntı, hazımsızlık, hapşırma, göz sulanması ve döküntü gibi belirtiler veren Histamin alerjisi ile ilgili İç Hastalıkları ve İmmünoterapi Uzmanı Dr. Ülkü Görmez faydalı bilgiler paylaştı. Histamin elerjisinden şüpheleniyorsanız ne yapmanız gerekir? Histamin alerjisi tanısı konulduktan sonra hangi besinlerden uzak durmak gerekir hangi besinleri tüketmek gerekir? İşte o faydalı açıklamalar…
“Histamin alerjisi, alerji mekanizmalarının temel türlerinden biri olup bağışıklık sistemi hücrelerinin yanlış çalışmasından oluşur. Histamin, salgılandıktan kısa bir süre sonra kan damarlarını genişletmeye ve deride kızarıklık ve kaşıntıyı tetiklemeye başlar. Histamin alerjisi, kendisini kızarıklık ve kaşıntı haricinde, hazımsızlık, hapşırma, göz sulanması ve döküntüyle de belli eder. Kimi zaman ev ve çiçek tozları, hayvan tüyleri ve çeşitli kimyasallar bu alerjinin tetiklenmesine yol açabilir.
Diaminoksidaz (dao) üretiminin durması sadece ince bağırsaktaki bir sorundan değil, vücuttaki bazı vitamin ya da çeşitli maddelerin eksikliği ya da fazlalığı durumunda da ortaya çıkabilir. B6 ve C vitamini eksikliği, aşırı histamin tüketimi, vücutta toksik madde artışı (kalın bağırsakta mantar oluşumu ya da midede ülsere sebebiyet veren bakterilerin oluşumu sonrası toksik madde artışı görülür.) Diaminoksidaz üretiminin düşmesine sebebiyet verir ve histamin vücutta tek başına alerjik rahatsızlıklara sebep olur.
Histamin artışı yapan gıdalara dikkat!
Şarap, bira, tüm alkollü içecekler, yıllanmış peynir (gouda, permesan , gravyer, eski kaşar, küflü peynir vs), maya içeren gıdalar, lahana turşusu başta olmak üzere turşular, ıspanak, domates, yoğurt, zeytin, krema, mayonez, ketçap, hardal, sirke ve sirke içeren tüm soslar, konserve yiyecekler, salam sosis pastırma , işlenmiş etler, füme et, balık, tavuk, hindi, patlıcan, mantar, avokado, uskumrugiller, hamsi, ton balığı, beklemiş meyve suları ve bazı ilaçlar
Alerji semptomlarını ağırlaştırabilen ve vücudun histamin salgısını arttıran besinler:
Muz, süt, çikolata, deniz ürünleri, çilek.
Histamin allerjimiz olduğundan şüpheleniyorsak önce bir doktora giderek muayene olmalı testler yaptırmalı tanımızı kesinleştirmeliyiz. Tanımız kesinleştikten sonra yukarıda bahsedilen gıdalardan uzak durmalı ve bazı gıdaları da beslenme menümüzde arttırmalıyız.
Antihistaminik gıdalar (histamin allerjisini yenmek için tüketebileceğimiz gıdalar):
Vitamin C kaynağı turunçgiller, kivi, maydanoz, kuşburnu, soğan, sarımsak, elma, kuru baklagiller, böğürtlen, omega3-6 kaynağı besinler, ısırgan otu, papatya, meyan kökü (lisorice), kekik, lavanta çayı ve yeşil çay.”